Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

"İZ BIRAKANLAR"
#1

Alıntı:La Poderosa - Alberto Granado

"İZ BIRAKANLAR"
La Poderosa ve Alberto Granado (1923-2011)


Geçen gün Kuşadası’nda eski evimizin tam karşısında, eşimle benim çocukluğumuzun bahçesinde geçtiği, tarihi Kız Enstitüsünün kalıntılarından yeniden restore edilerek açılan “İbramaki Sanat Merkezinde” Küba Büyükelçiliğinin katkılarıyla düzenlenen, kendisini “Devrim Fotoğrafçısı” olarak adlandıran fotoğraf sanatçısı Liborio Noval’ın fotoğraflarından oluşan “Devrime Tanıklık” isimli bir fotoğraf sergisi vardı. Sergiyi gördükten sonra epeydir kaleme almayı düşündüğüm ama bir türlü yazmaya fırsat bulamadığım bir “keşfetmek için sür” yazısı için bu akşam klavyemin başına oturmaya karar verdim.

Sizi birileri ile tanıştırmak istiyorum. Belki de dünyanın ilk “motosiklet gezgini” ve bir arkadaşı..

5 Mart 2011 günü gazetelerin kenar sayfalarında aşağıdaki haber vardı;

Arjantin doğumlu Alberto Granado, 1961 yılından bu yana yaşadığı Küba'da bu sabah doğal nedenlerle 88 yaşında yaşamını yitirdi..

Ölümünün bu haber ile duyurulduğu Alberto Granado’yu dünyanın ilk kez tanıması şöyle olur;

Yer, Arjantin. 24 yaşındaki bir Biyokimyacı ve La Poderosa'nın sahibi. Hemen hemen kendisinin yarı yaşında olan La Pedarosa her tarafından yağ akıtan, yolda yürüdükçe dökülecekmiş hissi veren bir makina. 1939 model bir Norton 500 motosiklet.

Granado yeni yaşını sonunda kutlamak üzere 4 ay ve 8.000 kilometrelik bir seyahat planlıyor. Macera ruhlu. Tüm Güney Amerika kıtasını dolaşacak, keşfedecek. Arjantin, Şili, Peru, Kolombiya ve Venezuela. Bu yolculuğa bir arkadaşı ile beraber çıkmaya karar verip onu da ayartıyor. Arkadaşı, Tıp fakültesi son sınıfta okuyan Ernesto Guevara de la Serna. O günlerdeki Ernesto’yu da tanımıyoruz daha.

Plan: 4 ayda 8.000 kilometre yol yapmak
Metod: Doğaçlama
Amaç: Sadece kitaplardan tanıdığımız Güney Amerika’yı keşfetmek

1951 senesinin Aralık ayında Buenos Aires, Arjantin'den başlayan bu serüvende önce Arjantin’in Atlantik kıyısına varacaklar, Pampa’lar üzerinden And Dağlarını aşıp Şili’ye gidecekler, oradan da kuzeye yönelip Peru ve Kolombiya’yı dolaştıktan sonra nihayet Caracas, Venezuela'da 1952 Temmuz ayında bitecekti.

İlk planlama 8.000 kilometre olarak yapılmıştı ama zavallı La Poderosa’yı başlarına açtığı, bir kaç kaza, bir kaç kez lastik patlaması, frenler, şanzıman, balata sıyırması gibi problemleri, bazen güler yüzleri, bezen üçkâğıtçılıkları ve bazen de cana yakınlıkları ile halledebilen kafadarlar Şili'nin Los Angeles şehrine gelirken geçirdikleri kazanın ardından terk etmek ve 1 dolara satmak zorunda kalırlar. Ancak 2.000 km civarında katettikleri yolun geri kalanına artık keşifleri iki teker üzerinde değil, bazen yaya, bazen at sırtında, hatta at arabaları ile veya çoğunlukla kamyonların kasasında, sallarla (Mambo Tango) devam etti ve gerçekten de planladıkları gibi Venezuela'ya kadar sürdü. Tamı tamamına 12.425 kilometre.

Ernesto, bu seyahatleri hakkında “Bu bir kahramalık öyküsü değildir. Ortak tutkular ve hayallerle bir süre paralel giden iki hayatın hikayesidir. Amaçlarımız ve hayallerimiz ortaktı” demişti, yol boyunca ailesine yazdığı ve tuttuğu notlardan oluşturulan “Diarios de Motocicleta – Motorcycle Diaries - Motosiklet Günlüklerinde”..

Macera ruhuyla yapılan bu keşif gezisi, iki arkadaşı yolculukları süresince oldukça değiştirdi. Venezüela’ya vardıklarında artık ne eski Alberto ne de eski Serna vardı. Günlüklerinde bu değişimi “Bizim Amerika’mızı dolaşmak beni çok değiştirdi. Ben artık eski ben değilim. En azından eskisi gibi değilim” diye özetliyordu günlüklerinde Ernesto.

Bu günlükler iki dostun Latin Amerika’yı keşfettikçe geçirdikleri olağanüstü değişime de tanıklık edecektir. Daha yolun başındayken, yolculuk amacı sadece serüven iken, bir geceyi, açıklık bir alanda yolda karşılaştıkları yoksul bir çift ile geçiren arkadaşlar ile çift arasında şu dialog geçer;

Köylü Kadın: Peki neden yolculuk ediyorsunuz
Ernesto: Yolculuk etmek için..

Maddi imkânsızlıkları nedeniyle çoğunlukla kırsal kesim üzerinden devam eden seyahatleri boyunca Ernesto ve Alberto yavaş yavaş halk kitleleri arasındaki farklılaşmaları görmeye ve özellikle yoksulluğu farketmeye başladılar. Kırsaldan gidilen yollarda yapılan bu güzergah üzerinde önlerine hep toprak ağalarının mağdur ettiği köylüler, madenlerde kötü şartlar altında çalıştırılan insanlar çıktı. Ardından Machu Pichu'ya geldiklerinde bir zamanların görkemli medeniyetlerinden olan İnka'ların Peru'daki başkentlerinin, İspanyol sömürgecileri tarafından nasıl yok edildiğini görüp, Amerika'nın gerçek sahipleri ile işgalcileri arasındaki ilişkiyi sorgulamaya başladılar.

Cuzco, Peru’da kendilerine kenti gezdiren küçük rehberleri Estor; “Inkalar döneminde Cuzco başkentti. İspanyollar gelince her şeyi yakıp yıkmaya başladılar, sonra da Lima’yı başkent yaptılar” diye anlatınca ikili kendi topraklarındaki işgal ve yıkımı bir kez daha anlamaya başladılar. Hatta bir sonraki duraklarında Lima’ya varınca “Bunu kuran uygarlığın yokedilmesinin sebebi nasıl olur da bu çöplük olabilir” diye kendi kendilerine isyan edeceklerdi.

Serüvenlerinin 7.014 inci kilometresinde ulaştıkları Machu Picchu (Peru)’da Ernesto günlüklerine şunları not etmiş: “İnkalar bilgiliydi. Astronomi, Beyin Cerrahisi, Matematik biliyorlardı.. Ama İspanyol istilacıların barutu vardı. Durum farklı olsaydı Amerika kıtası bugün neye benzerdi acaba..”

Kilometre 10.223 de ulaştıkları ve 3 hafta boyunca hizmet ettikleri Cüzzam kolonisinden ayrılacakları gece kendileri ile futbol oynayan, diğer doktorların aksine onların ellerini tutup, onlarla sarmaş dolaş olabilen bu iki doktor namzeti için cüzzamlıların verdikleri veda yemeğinde şöyle konuşmuşlardı: “Böyle asil bir amaç adına konuşmak için çok değersiz olduğumu biliyorum. Amerika’nın birçok dengesiz ve farklı uluslara ayrıldığı kesinlikle büyük bir yalandır. Biz bir tek melez ırkız. Meksika’dan Magellan Boğazına kadar tek ırk ve kendimizi dar kafalardan kurtarma çabasıyla Peru’ya ve Birleşmiş Amerika’ya kadeh kaldırıyorum..”

Sonunda kilometre 12.425 olmuş Caracas havaalanında ayrılma vakti gelmişti. 26 Temmuz 1952. Aralarında şöyle bir veda konuması geçer;

Granado: Espirilerle dolu bir konuşma hazırlamıştım ama hiç bir şey hatırlamıyorum..
Ernesto: Hep böyle olur
Granado: Fişek
Ernesto: Ne var
Granado: Capabilanco’da çalışman için geç değil. Mezun olunca gel, seni bekleyeceğim..
Ernesto: Bilmiyorum.. İnan bilmiyorum Alberto. Yolda geçirdiğimiz zaman içinde.. bir sürü şey oldu.. Bunları çok uzun zaman düşünmem gerek.. Çok hakszılık gördüm.. Neyse gitmeliyim.. Hoşçakal dostum
Granado: Güle güle dostum

Alberto Granado, çok ama çok sonraları verdiği bir röportajda bunu "Before he changed the World, World changed him" "O Dünyayı değiştirmeden önce, Dünya O'nu değiştirdi" diye anlatacaktır.

Ernesto ve Alberto’nun yeniden buluşmaları 8 yıl sürdü. Granado 1960’da çalışmak ve yaşamak için artık Küba Sanayi Bakanı olmuş arkadaşı, Ernesto Guevara de la Serna, ya da artık ikinci adının önüne çok sık olarak kullandığı “birader”, “hey”, ya da “hey dostum” anlamına gelen Che lakabını alan "Che Guevara"nın davetiyle Küba’ya taşınacak ve kendi kurduğu Santiago Tıp fakültesinde profesör olarak hayatına devam edecekti.

Ernesto'nun yol boyunca tuttuğu günlükler (Notas de Viaje) ve ailesine sıklıkla yazdığı mektuplardan yola çıkılarak, ilk olarak 1995 senesinde "Diarios de Motocicleta (Motorcycle Diaries - Motosiklet Günlükleri", Alberto Granada'nın da katkılarıyla kitap olarak yayınlandı. Ardından 2004 senesinde Sundance Film Festivali'ndeki ilk gösterimi yapılan filmi Robert Redford'un yapımcılığını üstlendiği bir ekip ile çekildi.

Filmin DVD’si Türkiye’de de orijinali İspanyolca, Türkçe seslendirme ile yayınlandı.

Yapımcı : Robert Redford
Yönetmen : Walter Salles, Jr. (Breziya)
Senaryo : Jose Rivera
Oyuncular: Ernesto Guevara de la Serna - Gael Garcia Bernal (Meksika), Alberto Granado - Rodrigo de la Serna (Arjantin)

Motosiklet günlükleri kitabı Türkçe’ye çevrilerek Everest Yayınları tarafından yayınlandı.

Motosiklet Kullanmak bir Düşünce Tarzıdır. Sizlere tanıtmaya çalıştığım bu iki motosiklet sevdalısı arkadaşın iki teker üzerindeki serüvenleri de bunu doğrulamıyor mu?..


Levent Vardar OMM Nisan 2011

Ben bayılıyorum böyle maceracı kişiliklere.

Kitap bu adreste
Ara
Cevapla
#2

Paylaşım için teşekkürler Cihan abi :çiçek: hem günlük hemde kitabı izledim herkese tavsiye ederim.

Ara
Cevapla
#3

Cihan abi çok teşekkür ederim, Ahmet Ümit'ten Bab-ı esrar okuyorum şuan, bitirdiğimde okumak üzere alacağım kitaplardan ilk sıraya ekliyorum :tamam:
Ara
Cevapla
#4

gerçekten cok etkileyici bir hikaye.

bu arada burada adı geçen ernesto guavera bildiğimiz che guavera mı ?
Ara
Cevapla
#5

aynen ta kendisi abi,

Filmini izlemeni tavsiye ederim

http://www.youtube.com/watch?v=u0yWXu8AD...re=related
Ara
Cevapla
#6

filmin adını yazarmısın emrullah akşam netten izlemeyi düşünüyorum
Ara
Cevapla
#7

(05-18-2011, 07:01 AM)onur Adlı Kullanıcıdan Alıntı:  filmin adını yazarmısın emrullah akşam netten izlemeyi düşünüyorum

Motosiklet günlüğü yada motorcyle darries diye arattırabilirsin abi:tamam:
Ara
Cevapla
#8

Paylaşım için teşekkürler.
Ara
Cevapla
#9

saol emrullah akşam izlerim herhalde
Ara
Cevapla
#10

Harika bir yazı.
Cihan bey, teşekkürler.

Alıntı:Köylü Kadın: Peki neden yolculuk ediyorsunuz
Ernesto: Yolculuk etmek için..

Durumu çok güzel özetliyor.

Livaneli'nin Mutluluk filminde, Talat Bulut'un canlandırdığı üniversite hocasının
hayatındaki kırılma noktası ve hayalinin peşine gitmesi de beni benzer şekilde etkilemiştir.
Bu hikayede motosiklet yok, tekne var ama yinede çok farklıdır.
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar): 1 Ziyaretçi